Bir baba, evladını kaybetme korkusuyla her geçen gün yaşam mücadelesi veriyor. Oğlunun tedavi için hastaneye gitmesinin ardından yalnız kalan bu acılı baba, umut dolu bir bekleyişin hikayesini taşıyor: "Doktora gitti, gelecek diyorum..." bu sözler, kendisi için anlamını yitiren bir geleceğin kapısını aralıyor.
Hayatın en acı yanlarından biri, sevdiklerimizi kaybetme korkusunun vicdanımızda yarattığı ağır yük. Bu durumu, hastanede tedavi görmesi gereken bir çocukla yaşayan babanın hikayesi, birçok insanın içini burkacak kadar derin bir duyguyla dolu. Baba, oğlu için her gün dua ediyor, her gece uyumadan önce yanına oturup onun gülümsemesini hayal ediyor. Ancak bu hayal, her geçen gün yerini belirsizliğe bırakıyor. 'Doktora gitti, gelecek diyorum' diyerek kendini avutan baba, bir yandan da duygusal bir çöküşle karşı karşıya. Oğlunun sağlık durumu hakkında belirsizlik içinde kaygı dolu düşünceler içerisinde boğulmakta.
Baba, hayata tutunmak için her sabah yeni bir umutla uyanıyor. Oğlunun hastanede tedavi görmesinin ardından ona olan sevgisi ve bağlılığı daha da derinleşmiş durumda. Hastaneye yapılan ziyaretlerde oğlunun yanında olmayı ve ona moral verebilmeyi en büyük sorumluluğu olarak gören baba, gün geçtikçe oğlunun yaşama tutunması için göstermesi gereken sabrı kendine hatırlatıyor. Ancak evladının durumunun ciddiyeti her daim aklında bir kaygı olarak mevcut. Oğlunun tedavi sürecini ve sonrasını beklerken yaşadığı belirsizlikle başa çıkmak, sadece bir baba için değil, her insan için oldukça zorlu bir süreç.
Oğlunun hastaneye kaldırıldığı gün, baba için hayatının en zor günlerinden biri olmuştu. Acil servis kapısında beklerken, kalbinde hissettiği korku tüm bedenini kapladı. Zaman duruyor sanki; bir yanıyla sabırsızca çocuk odasından gelen haberleri beklerken, diğer yanıyla zamanı yavaşlatmaya çalışıyordu. Hastane ortamı alışık olmadığı bir dünya gibiydi. Ancak en kötüsü, bu belirsizliğin yarattığı korkuydu. O, güçlü ve kararlı bir baba olmak istiyordu ama duygularının onu ele geçirdiğini hissediyordu.
Günler geçtikçe, umudunu kaybetmemeye çalıştı. Her gün hastaneye gidip, oğlu için dua eden baba, “Bir gün çıkacak, gelecek” diyerek kendine moral veriyordu. Oğlunun geleceği umudunu, içindeki ışık gibi korumaya çalışırken, bilinmezliğin yarattığı yükle baş etmeye çabalıyordu. Her gün üzerine odanın duvarlarına yazdı, umut veren cümleler: "Oğlum en kısa zamanda iyileşecek" veya "Doktorlar onu çok seviyor" gibi. Ama içinde bir ses sürekli onu rahatsız ediyordu: "Ya olmazsa?" Bu sorunun cevabı, her geçen gün daha da zorlaştı.
Kimse evladına bir şey olmasını istemez. Babalar için evlatları, hayatın en değerli varlıklarıdır. Bu sebeple her çocuğun sağlığı, her annenin ve babanın en büyük kaygısıdır. Oğlunun yaşadıkları, yalnızca tıbbi bir süreç değil, aynı zamanda bir yaşam sınavı olmuştu. Baba, bazen tüm umutlarını kaybeder gibi hissediyor, ama yine de o umut ışığını yakalamaktan vazgeçmiyordu. Oğlunun gülümsemesini tekrar görmek, ona olan inancını devam ettiriyordu.
Babanın sevgisi, oğlu için her şeyden daha önemliydi. Hastanede geçirdiği süre boyunca, evladına her zaman destek olmaya çalıştı. Oğluyla birlikte geçirdiği zamanı ne kadar kıymetli olduğunu fark ederek, bu süreyi en iyi şekilde değerlendirmeye gayret etti. Her bir anı, bir anı defterine not aldı. Sürecin sonunda, oğlunu daha değerli bir birey olarak göreceğine inanıyordu. Her şeyin önünde, imkansız görünse de o, oğlunun dönmesini dört gözle bekliyordu. "Doktora gitti, gelecek diyorum" kelimeleri bir mantranın tekrarından öte, derin bir inancı simgeliyordu.
Gerçek aşk, sadece koşullara bağlı kalmaz. Zorluklardan geçerek, evlat sevgisiyle yeniden yeşerir. Babasının bekleyişinin ardında yatan, güçlü bir sevgidir. Herkesin dualarını esirgediği o tek özel an; oğlu hastaneden döndüğünde, bu duygusal yükün sona ermesini sağlayacak tek bir cümlede hayat bulacak. 'Geldim'… İşte bu basit kelime, belki de tüm gidişatın değişmesine sebep olacaktır.
Hayat zorluklarla doludur, ama umut asla kaybolmaz. Bir baba için yüreğiyle tuttuğu bu his, sadece kendi özel hikayesinin değil, aynı zamanda birçok insanın yarasına da merhem olacak bir evrensel gerçektir. Sürekli olarak yan yana durdukları anların değerlerini bilmediğimiz günleri, insanlara hatırlatan bir hikaye. Sonuç olarak, niyetlerin en güzeli umut üzerine inşa edilenlerdir. Kızılay renklerinde bir hayat umuduyla dolu olan bu acılı baba, bir gün oğlu için gülümsemeyi seçmek zorunda kalacak.