Gazze’de son dönemde yaşanan çatışmaların getirdiği kayıplar, sadece fiziksel değil, aynı zamanda insani ölçekte derin yaralar açıyor. Hayatını şiddet dolu bir ortamda sürdüren insanlar, her gün ölümle burun buruna yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu mücadele içinde öne çıkan figürlerden biri olan Fatma, hem mesleği hem de cesaretiyle birçok insanın kalbinde iz bıraktı. Fatma, Gazze’nin en zor koşullarında bile fotoğraf makinesinin deklanşörünü bırakmayan bir gazeteci olarak yüzlerce hikayeye tanıklık etti. Ancak, onun hayatı da savaşın acımasız yüzüyle son buldu. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" diyerek, belki de ölüme karşı son bir cesaretle haykırdı. İşte Fatma’nın bıraktığı tanıklık, elinde tuttuğu kameranın gözünden Gazze’nin acı gerçeğini dile getiriyor.
Bir foto muhabiri olarak Fatma, genç yaşına rağmen birçok zorluğa göğüs gerdi. 20'li yaşlarının başındaki bu genç kadın, işine olan tutkusuyla dikkat çekiyordu. Savaşın acımasız gerçeğini gözler önüne seren fotoğrafları, dünyaya Gazze’deki hayatı anlatan birer belgesel niteliğindeydi. Gazze’nin sokaklarında, savaşın getirdiği yıkımı, kayıpları ve insanları takip ederek, onlara ses olmak için mücadele etti. Fotoğraf makinesi onun gerçek kimliğiydi; gözlerinin, kalbinin ve ruhunun bir parçasıydı.
Fatma, normal yaşamın akışını bozan çatışmalar sırasında bile özveriyle çalıştı. Duygu dolu anların yanında, çatışmanın psiko-sosyal etkilerini görerek kaydetti. Gazze’deki ailelerin kayıplarını, çocukların gözlerindeki korkuyu ve umutsuzluğu açığa çıkaran kareler, dünya kamuoyunu harekete geçirdi. Ancak, bu görevini yerine getirirken kendi hayatını da riske atmayı göze aldı. Gazetecilik serüveni, onun cesaretini ve kararlılığını daha da pekiştirdi, fakat bu durum onu savaşın ortasında çaresiz bir konuma soktu.
Fatma’nın hayatı, sürdürdüğü mücadele ve tanıklıklarıyla sadece kendisi için değil, Gazze halkı ve dünya için de büyük bir anlam taşıyordu. Onun son anları, savaşın tam ortasında gerçekleşti. Öldürüldüğü gün, elinde fotoğraf makinesiyle bir anı kaydetmeye çalışırken kurşunların hedefi oldu. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" sözleri, onun korkusuz ve kararlı ruhunun bir yansımasıydı. Ölümüne dair bırakmış olduğu bu cümle, bir bireyin savaşın derin acılarının ve kayıplarının altında nasıl ezilmeden sürebileceğinin göstergesi olarak tarihe kazındı.
Fatma’nın ölümü, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda bir ses yükseltme çağrısıydı. Onun bıraktığı fotoğraflar, bu coğrafyada yaşanan acıların ve mücadelelerin unutulmaz tanıkları olarak kalacak. Gazze’nin sokaklarında haykıran seslerin, belleklerde büyüttüğü anıların ardında Fatma’nın adı ve hikayesi daima yaşayacak. Savaşın ortasında bile gerçekleri ortaya koyma cesaretini gösteren Fatma, dünya için bir ilham kaynağı olmuştur.
Fatma'nın tanıklığı, sadece Gazze değil, savaşın yaşandığı her bölgedeki insanların uğradığı adaletsizliklerin bir sembolü oldu. Gazetecilik gibi tehlikeli bir meslek icra ederken, insan hayatının ne kadar kıymetli olduğunu ve bu kıymetin savaş ortamlarında nasıl yok sayıldığını gözler önüne seren bir öyküsü var. Onun ardında bıraktığı miras, genç nesillerin cesur ve adil bir dünya için mücadele etmeleri konusunda ilham verecek bir yol haritası olarak kalacaktır.
Özverili gazetecilerin, savaşın korkunç yüzü ile yüz yüze gelmelerinin ardında, insanlık adına bir şeyler yapma azmi vardır. Fatma’nın hayatı, bu azmin en güzel örneklerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır. Gazze’deki genç kadın, savaşın ortasında bile bir umut ışığı olmaya devam edecektir. Fatma'nın hikayesi, unutulmaz; gazeteciliğin, cesaretin ve insanlığa hizmet etmenin önemini vurgulayan bir anlatı olarak geleceğe taşınacaktır. Tıpkı Fatma gibi birçok gazeteci, dünyanın dört bir yanında savaşların, çatışmaların ve insan hakları ihlallerinin çözümüne dair ses vermeye devam edecektir.